Pazartesi - Cuma | 09:00 - 18:00

GSM

0544 722 39 40

iletişim

bilgi@acarumut.av.tr

Uygulamada 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanuna Dayalı Talepler ve Anayasa Mahkemesi Tarafından Verilen Hak İhlali Kararları

Şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemek amacıyla getirilen 6284 Sayılı Kanun 08.03.2012 tarihinde mevzuatımızdaki yerini almıştır. Bu kanun uyarınca talepte bulunabilmek için şiddetin gerçekleşmesi zorunluluk olmayıp şiddete uğrama tehlikesinin bulunması dahi yeterlidir. Şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınlar, çocukları ve aile bireyleri ile tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişiler 6284 SK. uyarınca talepte bulunabileceklerdir. Yasada korunacak kişiler sayıldığı halde şiddet uygulayan veya şiddet uygulama tehlikesi bulunan kişiler yönünden bir sınırlama, açıklama getirilmemiştir [1]. Karakaya’ya göre akıl hastaları, cezai sorumlulukları olmayan çocuklar hakkında önleyici tedbir kararı verilip verilmeyeceği hususu yasada açık değildir ancak 5395 sayılı yasanın 11. maddesinde yer alan “Bu Kanunda düzenlenen koruyucu ve destekleyici tedbirler, suça sürüklenen ve ceza sorumluluğu olmayan çocuklar bakımından, çocuklara özgü güvenlik tedbiri olarak anlaşılır.” hükmü uyarınca uygun tedbir kararları alınabileceği ancak tedbir kararlarına aykırılık halinde zorlama hapsi yoluna gidilemeyecektir [2]. Bu kanun uyarınca şikâyet mercii; kolluk, mülki amir, Cumhuriyet Başsavcılığı, hâkim ve Bakanlığın ilgili birimleridir. Mülki amir, kolluk ve hâkim ise tedbire karar veren merciidir.

Hâkim tarafından alınacak koruyucu tedbirlere örnek olarak; işyerinin değiştirilmesi, ayrı yerleşim yeri belirlenmesi (evli olunması halinde), aile konutuna tapu kütüğünde aile konutu şerhi konulması sayılabilir. Hâkim tarafından alınacak önleyici tedbirlere örnek olarak ise; müşterek konuttan uzaklaştırma, konuta/işyerine/okula yaklaşmama, çocukla kişisel ilişkinin sınırlanması/kaldırılması/refakatçi eşliğine yaptırılması, şahsi eşyalara zarar vermeme sayılabilir.

İstisnai olarak 6284 Sayılı Kanun’un m.5/2, 5/1-a, b, c, d tedbirlerini kolluk amiri alabilir. Bu tedbirler sırası ile şiddet mağduruna yönelik olarak şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmaması, müşterek konuttan veya bulunduğu yerden derhâl uzaklaştırılması ve müşterek konutun korunan kişiye tahsis edilmesi, korunan kişilere, bu kişilerin bulundukları konuta, okula ve işyerine yaklaşmaması ve gerekli görülmesi hâlinde korunan kişinin, şiddete uğramamış olsa bile yakınlarına, tanıklarına ve kişisel ilişki kurulmasına ilişkin hâller saklı kalmak üzere çocuklarına yaklaşmaması şeklindedir. Kolluk amiri, evrakı en geç kararın alındığı tarihi takip eden ilk işgünü içinde hâkimin onayına sunar. Hâkim tarafından yirmi dört saat içinde onaylanmayan tedbirler kendiliğinden kalkacaktır.

6284 Sayılı Kanun’a göre verilen tedbirler, şiddet uygulayanın saldırılarına son verilmesinin kendisine ihtarından ibaret kısa süreli tedbir niteliğindedir [3]. Nitekim Kanunun 8/2  maddesi gereğince tedbir kararı ilk defasında en çok altı ay için verilebilecektir. Koruyucu tedbir kararı verilebilmesi için, şiddetin uygulandığı hususunda delil veya belge aranmayacaktır. Önleyici tedbir kararı geciktirilmeksizin verilecek olup verilen tedbir kararı, korunan kişiye ve şiddet uygulayana tefhim veya tebliğ edilecek, talebinin reddi halinde ise bu karar sadece korunan kişiye tebliğ edilecektir. Ayrıca belirtelim, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin E. 2012/12705 K. 2012/14044 T. 14.12.2012 kararına göre 6284 Sayılı Yasa’nın 13. maddesi uyarınca tedbir kararına aykırılık nedeniyle zorlama hapsi verilmesi istemi tedbir talebinde bulunulan mahkeme tarafından karara bağlanacaktır.

 Tedbir kararlarına ilişkin olarak tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde ilgililer tarafından aile mahkemesine itiraz edilebilecek olup itiraz üzerine dosya, o yerde aile mahkemesinin birden fazla dairesinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini izleyen daireye, son numaralı daire için birinci daireye, o yerde aile mahkemesinin tek dairesi bulunması hâlinde asliye hukuk mahkemesine, aile mahkemesi hâkimi ile asliye hukuk mahkemesi hâkiminin aynı hâkim olması hâlinde ise en yakın asliye hukuk mahkemesine gecikmeksizin gönderilecektir. İtiraz üzerine verilen kararların kesin olması hususu çelişkili uygulamalara sebebiyet vermesi gerekçesi ile eleştirilmektedir. Örneğin 6284 Sayılı kanun uyarınca konuttan uzaklaştırma kararı ile tedbir nafakası ödenmesine karar verilmesi halinde bu karara karşı istinaf kanun yolu kapalı olacak ancak boşanma davası açmadan önce tedbir nafakasına hükmolunması talepli bir dava ikame edilmiş ise bu karara karşı istinaf kanun yolu açık olacaktır. Ayrıca yeri gelmişken belirtelim 6284 sayılı Kanun gereği tedbir nafakasına karar verilebilmesi için resmi evlilik birliği şartı aranmadığından TMK. ‘na göre daha geniş bir koruma sağlanmaktadır. Böylece bu Kanun evlilik dışı birliktelikleri ve dini nikahlı birliktelikleri de koruma altına almıştır [4].

Temel hatlarıyla kanunda yer alan önleyici ve koruyucu tedbirleri, niteliklerini ve bu tedbirlere karşı başvurulabilecek kanun yolundan bahsettikten sonra uygulamada yer alan avukatlar olarak en çok karşılaştığımız sorunlara örnek olarak;

  • Başvurucuya Adli Yardım Bürosundan görevlendirildiğimiz takdirde Aile Mahkemesi hâkimi tarafından vekaletname olmaksızın taleplerimizin karara bağlanmayıp muhtıra ile verilen süre içerisinde vekaletname ibraz etmek zorunda kalmamız ve bu süreçte başvurucunun tehlike altında bırakılmasını,
  • Tedbir kararlarının oldukça kısa süreli olarak verilmesini,
  • Kanunun 8/6 maddesi uyarınca gizlilik talep ettiğimiz halde bu taleplerimizin çoğunlukla kabul edilmemesini,
  • Başvurucunun önceki evliliğinden olma çocuğunun bulunması halinde şiddet uygulayan ile arasında kan bağı bulunmaması sebebiyle menfaat yokluğu gerekçesi ile çocuk açısından tedbire hükmolunmamasını gösterebiliriz.

6284 Sayılı Kanun’un uygulanması sebebiyle Anayasa Mahkemesi’nin taleplerinize dayanak gösterebileceğiniz iki ihlal kararından bahsetmek istiyoruz. Bu kararlardan ilki Anayasa Mahkemesi’nin 2016/14613 No’lu başvuruda 17.7.2019 Tarihinde vermiş olduğu karar olup işbu karar, şiddete maruz kalan kadının koruyucu tedbirler kapsamında işyeri değişikliği talebinin reddi nedeniyle kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Başvurucu 31/5/2016 tarihinde İzmir 7. Aile Mahkemesine başvurarak 6284 sayılı Kanun’un 4. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca işyerinin değiştirilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Başvurucu söz konusu dilekçede; boşanma davası açtığını, ancak çocukla babanın şahsi ilişki kurması kararı yerine getirilirken eşinin kendisini darp ettiğini, ölümle tehdit ettiğini, daha sonra evinden eşyasını almaya gittiği sırada da bıçaklayarak yaraladığını belirtiştir. Başvurucu, çalıştığı okula gitmek için her gün kullandığı güzergâhı eski eşinin de kullandığını, maaş aldığı bankanın, ilçe milli eğitim müdürlüğünün ve yaşantısını sürdürmek için ihtiyaç duyduğu yerlerin eşinin çalıştığı yere çok yakın olduğunu, bu sebeple sürekli korku içinde olduğunu ve can güvenliğinden endişe ettiğini, eşiyle aynı ilçede çalışmasının mümkün olmadığını belirtmiştir. İzmir 7. Aile Mahkemesi 31/5/2016 tarihinde talebi reddetmiştir. Kararın gerekçesinde işyeri değişikliği talebinin idari mahiyette olması nedeniyle reddedildiği ifade edilmiştir. Başvurucu, işyeri değişikliği talebinin kabulüne dair verilmiş emsal nitelikte koruma tedbiri karar örnekleri de sunmak suretiyle 6/6/2016 tarihinde söz konusu karara itiraz etmiştir. Başvurucu bu dilekçesinde eski eşinin kendisini öldürmekle tehdit etmesi ve darp suçları nedeniyle cezalandırıldığına dair mahkeme kararlarını da ibraz etmiştir. İzmir 8. Aile Mahkemesinin 9/6/2016 tarihli kararıyla itiraz reddedilmiştir. Bu karar başvurucu vekiline 19/7/2016 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu 16/8/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. AYM tarafından yapılan inceleme neticesinde ise yerel mahkemelerce konuyla ilgili ve yeterli bir gerekçe ortaya konulmadığından kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılarak yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere İzmir 7. Aile Mahkemesine gönderilmesine ve eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle ve yeniden yargılama suretiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 10.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmiştir.

AYM’nin 2016/2100 No’lu başvuruya ilişkin olarak  4.4.2019 tarihinde vermiş olduğu karar ise 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun hükümlerine göre verilen zorlama hapsi kararına yapılan itirazda esaslı iddiaların cevaplandırılmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Başvurucunun iddialarına göre; lehine tedbir kararı verilenin talebi üzerine yine Emniyet tarafından 27/11/2015 tarihinde tutanak düzenlenmiş, tutanak içeriğinde 26/11/2015 tarihinde başvurucunun S.E.nin bulunduğu işyerinin önündeki caddede yürüdüğü, mağdurun taksiye bindiğini görmesi üzerine taksiye yöneldiği, trafik lambasının yeşil yanmasıyla taksinin hareket ettiği, bu nedenle başvurucunun müdahalede bulunamadığı, taksinin ikinci ışıklarda durması üzerine başvurucunun yine taksinin önüne çıktığı ancak bu sefer de taksinin hareket etmesiyle herhangi bir müdahalede bulunamadığı, zaman zaman iş çıkışlarında lehine tedbir kararı verileni takip ettiği belirtilmiş; başvurucu hakkında tedbir kararına uymadığı gerekçesiyle Mahkemeden zorlama hapsi kararı verilmesi talep edilmiştir. Mahkeme 4/12/2015 tarihli kararında, Emniyet tarafından düzenlenen tutanak içeriğine göre başvurucunun tedbir kararına aykırı davrandığını belirterek 6284 sayılı Kanun’un 13. maddesi gereğince başvurucu hakkında 3 gün zorlama hapis cezası vermiştir. Başvurucu 4/1/2016 tarihli dilekçesinde, lehine tedbir kararı verileni takip ederek taksinin önüne çıktığının iddia edildiği tarihte Tekirdağ’ın Çerkezköy ilçesinde bulunan bir kadının evine taşındığını, taşınma sırasında kendisine B.Ö. ve M.U. isimli şahısların yardım ettiğini, olay saatinde iddia edilen yerde olmadığını, ayrıca böyle bir olayın meydana gelip gelmediğinin tespiti açısından taksi şoförünün de dinlenmesi gerektiğini, karşı tarafın iftiraları nedeniyle bu kişi hakkında Silivri Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduğunu, yine karşı tarafla birlikte hareket eden ve kendisini tehdit eden şahıs hakkında Çerkezköy 4. Asliye Ceza Mahkemesinde açılan davanın derdest olduğunu, bu dosyaların da incelenmesi ve ayrıca şahitlerinin dinlenmesi gerektiğini, tek taraflı ve iftira niteliğinde olan beyana dayanılarak verilen hapis kararının kanuna aykırı olduğunu belirterek kararın iptalini talep etmiştir. Silivri 2. Asliye Hukuk Mahkemesi 5/1/2016 tarihinde, tedbirin geçerli olduğu süre zarfında dosya kapsamında bulunan, kollukça alınan ifade tutanaklarından başvurucunun tedbir kararını ihlal ettiğinin anlaşıldığını, zorlama hapsi kararının usul ve kanuna uygun olduğunu belirterek başvurucunun itirazını reddetmiş; zorlama hapsi kararı 6/2/2016 tarihinde infaz edilmiştir. Ret kararı 18/1/2016 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş, 28/1/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.

 AYM tarafından yapılan inceleme neticesinde somut olayda itiraz merciinin kararında başvurucunun dilekçesinde ileri sürdüğü itiraz ve deliller ile dinlenmesini istediği tanıklarla ilgili hiçbir hususa değinilmediği, delillerin dikkate alınmaması ve tanıkların dinlenmemesiyle ilgili olarak mahkeme kararında yeterli herhangi bir gerekçeye yer verilmediği, hapis kararına dayanak olgunun gerçekliğinin başvurucunun beyan ve delillerinin etkili bir şekilde incelendiği sonucunu doğuracak ölçüde tartışılmadığı anlaşılmış ve bu sebeplerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmekle birlikte gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan kararın bir örneğinin dosyanın ilgili itiraz merciine gönderilmek üzere Silivri Aile Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, yeniden yargılama ile başvurucunun manevi zararının karşılanamayacak olması sebebiyle başvurucuya net 5.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmiştir.

KAYNAKLAR

Ebru CEYLAN, “6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun‘a Göre Kanun Kapsamına Girenlerin Korunmasıyla İlgili Değerlendirmeler”, İstanbul Barosu Dergisi, Cilt 91, Sayı 2017/1

Esra GÜNAY İNAN, Aile Hukukunda Geçici Hukuki Himaye Tedbirleri, Adalet Yayınevi, Ankara, 2018

Ramazan KARAKAYA, Uygulamada Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, Adalet Yayınevi, 2. Baskı, 2018

*Makalemizde yer alan tüm kararlar lexpera.com.tr’den alınmıştır.

Av. Ayşe ACAR UMUT & Av. Ünal Can ACAR


[1] Ramazan KARAKAYA, Uygulamada Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, Adalet Yayınevi, 2. Baskı, 2018, s. 16.

[2] Karakaya a.g.e s. 16.

[3] Esra GÜNAY İNAN, Aile Hukukunda Geçici Hukuki Himaye Tedbirleri, Adalet Yayınevi, Ankara, 2018, s. 171.

[4] Ebru CEYLAN, “6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun‘a Göre Kanun Kapsamına Girenlerin Korunmasıyla İlgili Değerlendirmeler”, İstanbul Barosu Dergisi, Cilt 91, Sayı 2017/1, s. 28.